25 Haziran Çarşamba 2025
Ana SayfaMısırGizeGize Gezi Rehberi

Gize Gezi Rehberi

Giza’nın tarihi, adeta bir zaman makinesi gibi bizi antik dünyaya götürüyor. Düşünün, M.Ö. 2. binyılda firavunlar, ölümsüzlük arzularıyla burada mezarlarını yaptırıyorlarmış; yani, günümüzden tam 4.500 yıl önce, bir nevi “ölümden sonra yaşam” projesi başlatılmış. Bugün ünlü Keops, Kefren ve Mikerinos piramitleri, bu dönemin teknoloji harikası gibidir o zamanlar inşaat makineleri yoktu ama ustalar yetmiş, her taş adeta elle yontulmuş!

Zaman akıp geçmiş, Giza’nın toprakları şimdi Persler, Yunanlılar, Romalılar ve Bizanslılar’ın geçiş noktası olmuş. Hatta Giza’nın hemen güneyinde bir Bizans köyü varmış, adı Phylake veya Tersoymuş; ama panik yapmayın, bu rakamlar bugün kafe menülerinde yazılı değil, sadece tarih kitaplarında geçiyor. Mısırlılar ise bu bölgeye “Tipersis” demiş, belki de “şu piramitlerin yanındaki kaleler” anlamında. İşte Giza’nın bu isim karmaşası, tarih boyunca geçen imparatorlukların izlerini taşıyor.

Ne zaman Mısır, Müslümanların kalemiyle yeniden yazılsa da, Giza hala kendi efsanesini koruyor. 7. yüzyılın başlarında Müslümanlar Bizanslılardan Mısır’ı ele geçirirken, Giza da nihayet yerini aldı. Aklınıza bir şey takılmasın, Giza’nın adı kökeni tam olarak çözülememiş; bazıları “kenar” diyor, bazıları da piramitlerin yüksekliğine gönderme yaptığına inanıyor. Yani, ya burası şehrin “uç noktasını” simgeliyor, ya da piramitlerin gölgesinde bir “küçük mahalle” demek istiyorlarmış!

Giza yalnızca taşlardan ibaret bir arkeolojik alan değil; o, antik Mısır’ın, Perslerin, Bizanslıların ve Müslümanların birbirine karıştığı, tarih sahnesinde adeta “varolmanın” en eski halini sergileyen büyülü bir yer.

Giza, tarih boyunca insanlık için büyük bir ilham kaynağı olmuş, ve bugün geldiğinizde siz de o mistik atmosferde geçmişin izlerini her adımda hissedeceksiniz. Bu antik medeniyetin parçası olmak, hem tarihi keşfetmek hem de insanın azimli ruhunu anlamak için harika bir fırsat. Artık, Giza’nın büyüleyici hikayesiyle tanışmanın zamanı geldi.

TARİHİ

Giza deyince akla gelen ilk şey elbette ki “piramiiiiit!” nidalarıyla fotoğraf çeken turistler oluyor ama bu şehir sadece taş yığınlarından ibaret değil. Şaka bir yana, Giza, Antik Mısır’ın en görkemli dönemine ev sahipliği yapmış, tarihin tozlu sayfalarını bizzat yazmış yerlerden biri.

Milattan önce 2600’lü yıllarda firavunların “ben göğe en yakın olacağım!” iddiasıyla başladıkları piramit inşa yarışına sahne olan Giza, aslında bir nekropol yani dev bir firavun mezarlığı. Bugün Giza Platosu olarak bildiğimiz o efsanevi alan, Keops, Kefren ve Mikerinos gibi “benim mezarım seninkinden büyük” diyen kralların sonsuz uykularına ev sahipliği yapıyor.

Antik çağlardan sonra Giza, Persler, Romalılar, Bizanslılar derken hemen hemen herkesin gelip geçtiği bir yer olmuş. Bölgedeki eski bir Bizans köyü olan Phylake’nin kalıntıları, işin çok daha derin bir tarihsel arka planı olduğunu gösteriyor. Derken 642 yılında İslam orduları bölgeye geliyor ve bugünkü Giza’nın temelleri atılıyor. O dönemden bu yana burası, Mısır’ın hem ruhani hem kültürel tarihine tanıklık eden bir şehir haline gelmiş.

Adının tam olarak nereden geldiği belli değil ama bazı kaynaklara göre “yükseklik” ya da “kenar” anlamına gelen eski dillerden türemiş. Bazılarıysa “Giza” ismini Perslerin verdiğini söylüyor. Yani ortada kesin bir bilgi yok ama elimizde bolca efsane, bolca tarih ve dev gibi taş bloklardan oluşan gizemli yapılar var!

Kısacası Giza, sadece piramitler değil; binlerce yıllık bir geçmişin ve insanlığın mühendislikle harmanlanmış hayal gücünün ta kendisi. Ve evet… her an güneşin altında biraz fazla kaldığınızda “acaba ben de bir mumyaya dönüşür müyüm?” diye düşündüren havasıyla da ayrı bir tecrübe!

GİZE’YE NASIL GİDİLİR?

Gize’ye Türkiye’den seyahat eden gezginler için iki ana havaalanı seçeneği bulunuyor: geleneksel olarak kullanılan Kahire Uluslararası Havalimanı (CAI) ve Gize’ye çok daha yakın konumda hizmet veren yeni Sphinx Uluslararası Havalimanı (SPX). İstanbul’dan her iki noktaya da haftanın birçok günü direkt uçuşlar mevcut; uçuş süresi ortalama 2 saat 20 dakika civarındadır.

İstanbul’dan Kahire Uluslararası Havalimanı’na (CAI)

Uçuş Süresi ve Hava Yolları

Türk Hava Yolları ve EgyptAir başta olmak üzere İstanbul–Kahire arasında günde onlarca direkt sefer var. Ortalama uçuş süresi 2 saat 19 dakika olarak biliniyor.

Havalimanından Gize’ye Ulaşım

Taksi/Özel Transfer: Havalimanı terminal çıkışından pazarlıkla taksiye binebilir veya önceden ayarlanmış özel transfer aracınızı bekletebilirsiniz. Trafiğe bağlı olarak Gize Platosu’na yolculuk yaklaşık 60–90 dakika sürer.

Toplu Taşıma: Uygun fiyatlı bir seçenek arıyorsanız, önce Havalimanı’ndan şehir merkezine metro veya otobüse bindikten sonra Giza yönüne giden minibüs ve taksilere geçiş yapabilirsiniz. Gize durağında indikten sonra piramit bölgesine kısa taksi yolculuğu kalır.

İstanbul’dan Sphinx Uluslararası Havalimanı’na (SPX)

Araç Kiralama: Havalimanı bünyesindeki araç kiralama ofislerinden donanımlı bir 4×4 kiralamak, Mısır’ın geniş çöl yollarını keşfetmek isteyenler için ideal.

Havalimanının Konumu

2020’de ticari uçuşlara açılan Sphinx Uluslararası Havalimanı, Gize Platosu’na sadece 23 km mesafede yer alır. Bu sayede hem zamandan hem de şehir içi trafik stresinden tasarruf edersiniz.

Uçuş Seçenekleri

Wizz Air gibi düşük maliyetli taşıyıcılar ve Fly Jordan’ın da aralarında olduğu birkaç havayolu, zaman zaman Sphinx Havalimanı’na direkt veya aktarmalı uçuş düzenliyor.

Havalimanından Gize’ye Ulaşım

Taksi/Özel Transfer: Terminal çıkışında hazır bekleyen taksilerle 30–40 dakikada Gize Platosu’na varmak mümkün.

MISIR VİZESİ HAKKINDA

Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamillerinin 90 güne kadar olan turistik seyahatleri vizeden muaftır.

Mısır’da umumi pasaport hamili vatandaşlarımıza vize uygulanmaktadır. Mısır, 20 yaşından küçük, 45 yaşından büyük vatandaşlarımıza sınır kapılarında bir ay oturumlu giriş vizesi vermektedir.

1 Nisan 2022 itibaren geçerli olmak üzere, Güney Sina Vilayeti havalimanlarına (Şarm El Şeyh Havalimanı) ve limanlarına gelen ülkemiz vatandaşlarına, Akabe Körfezi ve St. Catherine bölgesine ziyaret mührü bulunan ve Dahab Nuweiba, Şarm El-Şeyh, Saint Catherine, Taba şehirlerinde bulunmaya izin veren 15 günlük turizm vizesi verilmektedir.

Saat farkı:

Mısır’da kış saati uygulanmakta olup, Mısır Türkiye’den bir saat geride bulunmaktadır.

https://www.mfa.gov.tr/misir-seyahat-edecek-turk-vatandaslarinin-dikkatine.tr.mfa

GİZE’DE GÖRÜLMESİ GEREKİLEN YERLER

Gize’ye adım attığınız anda, sanki zaman bir anlığına duruyor gibi. Burası sadece piramitlerin değil, gizemin, tarihin ve insanlığın en büyük mühendislik harikalarının da kalbinin attığı yer. Elbette herkesin aklına önce o devasa üçlü geliyor ama Gize bundan fazlası. Binlerce yıllık geçmişiyle sizi hem büyülüyor hem de düşündürüyor. Şimdi gelin, bu etkileyici coğrafyada mutlaka görülmesi gereken yerleri tek tek birlikte keşfedelim.

Haritada zoom yaparak yakınlaşabilirsiniz.

Görülmesi Gerekilen Yerler Listesi

  1. Keops Piramidi
  2. Kefren Piramidi
  3. Mikerinos Piramidi
  4. Büyük Gize Sfenksi
  5. Basamaklı Piramit
  6. Kobra Duvarı
  7. Kırmızı Piramit
  8. Siyah Piramit

1 GİZA PLATOSU

Giza Platosu, Mısır’ın antik medeniyetinin kalbindeki bir mucize gibidir; piramitlerin devasa ihtişamı ve Sfenks’in sakin bakışları arasında, eski firavunların ölümsüzlüğe olan inancını ve antik mühendislik dehasını gözler önüne serer. Bu büyüleyici alan, Nil Nehri kıyısında yer alır ve tarih boyunca güç, inanç ve sanatın izlerini taşıyan bir mekân olarak varlığını sürdürmüştür; her adımda, taşların arasında saklı binlerce yılın hikâyesini hissedebilir, antik Mısır’ın zengin kültürel mirasına dair ipuçları toplayabilirsiniz.

1 KEOPS PİRAMİDİ

Keops Piramidi, antik Mısır’ın en görkemli ve efsanevi yapılarından biridir. Yaklaşık M.Ö. 2560 civarında inşa edilen bu devasa piramit, firavun Keops için yapılmış olup, ölümsüzlük arayışının ve tanrısal gücün sembolü olarak yüzyıllardır hayranlık uyandırıyor. Binlerce yıl boyunca ayakta kalmayı başaran Keops, sadece muazzam bir mühendislik harikası değil, aynı zamanda geçmişin sırlarını taşıyan bir tarih kitabı gibi her bir taşında size fısıldayan hikayeler sunuyor. Ziyaret ettiğinizde, piramitin muazzam boyutları ve kusursuz simetrisi sizi adeta zamanda yolculuğa çıkarırken, antik Mısırlı ustaların sabır ve zekasına hayran kalmamak elde değil. İnsan belki de “Acaba bu kadar taş, nasıl taşındı?” diye şaşırır; ama işin sırrı, yılların tecrübesi ve inanılmaz hesaplamalarla örülmüş olan bu devasa yapıdaki detaylarda gizli! Keops Piramidi, gezginlere antik dünyanın ihtişamını hissettiren ve her adımda sizlere düşünceleri harekete geçiren bir simge olarak, Giza’nın tarihine yolculuk etmek isteyen herkesin listesinde mutlaka yer almalı.

2 KEFREN PİRAMİDİ

Kefren Piramidi, Giza Platosu’nun öne çıkan yapılarından biri olarak, antik Mısır’ın ileri mühendislik bilgisini gözler önüne seren eşsiz bir örnektir. M.Ö. 2500 yıllarında inşa edildiğine inanılan bu piramit, firavun Kefren için özenle kurulan bir mezar anıtıdır. Kefren, firavun Keops’un kardeşi olarak bilinir ve onun izinde inşa edilen bu yapı, dönemin ölümsüzlük arayışını ve kozmolojik inançlarını yansıtır. Özellikle bazı bölgelerinde hala koruyan kireçtaşı kaplaması, piramitin orijinal görünümüne dair önemli ipuçları sunar. İnşasında kullanılan taş blokların ustaca yerleştirilme yöntemleri, antik Mısır’ın mimari başarısını ve mühendislik dehasını ortaya koyar. Kefren Piramidi, hem mimari hem de kültürel açıdan antik medeniyetin derin izlerini taşıyan, ziyaretçilere tarih boyunca yapılan büyük işlerin sırlarını fısıldayan benzersiz bir anıttır.

3 MİKERİNOS PİRAMİDİ

Mikerinos Piramidi, Giza Platosu’ndaki üç büyük piramidin en küçüğü olmasına rağmen, önemi ve zarafetiyle kesinlikle göz ardı edilemeyecek bir yapıdır. M.Ö. 2490 civarında inşa edildiği tahmin edilen bu piramit, Firavun Mikerinos (veya Menkaure) adına yapılmıştır. Yaklaşık 65 metre yüksekliğindeki bu yapı, Keops ve Kefren piramitlerine kıyasla daha küçük olsa da detaylara verilen önem açısından dikkat çeker.

Özellikle alt kısımlarında kullanılan granit kaplamalar, piramide ayrı bir estetik değer katar. Bu granit bloklar, Aswan bölgesinden getirilmiş ve ince işçilikle yerleştirilmiştir. Mikerinos’un daha adil ve dindar bir firavun olarak anılması, bu piramidi sadece bir mezar değil, aynı zamanda onun karakterini yansıtan bir anıt haline getirir. Ayrıca bu piramidin çevresinde, firavunun eşlerine ait üç küçük “uydu piramit” de yer alır.

Küçük ama etkileyici bu yapı, antik Mısır’ın hem mimari zarafetini hem de ölümsüzlük inancını yansıtan nadide örneklerden biridir.

4 BÜYÜK GİZE SİFENKSİ

Giza Platosu’na adım attığınızda piramitler kadar dikkat çeken, hatta bir bakıma onların sessiz bekçisi gibi duran devasa bir figürle karşılaşıyorsunuz: Büyük Giza Sfenksi. Aslan gövdesi ve insan kafasıyla hem kudreti hem zekâyı temsil ediyor; adeta “hem güçlü hem akıllıyım” diyor. Yapıldığı dönem olarak M.Ö. 2500 civarları kabul ediliyor ve yüz hatlarının Firavun Kefren’e ait olduğu düşünülüyor. Yani bu abimiz (ya da abla mı desek, hâlâ net değil!) aslında piramitleri inşa ettiren hanedandan biriyle doğrudan bağlantılı.

Boyutuna gelirsek; neredeyse 73 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğinde. Yani karşınızda dev gibi bir heykel var, ama tek bir kaya kütlesinden oyulmuş olması da olayın boyutunu başka bir seviyeye taşıyor. Yıllar içinde çöl kumlarına gömülmüş, defalarca üstü kapanmış, sonra tekrar ortaya çıkarılmış. Ve tabii meşhur bir burnu var ki, artık yok. Ne oldu o buruna diye sorarsanız, net bir cevap yok; savaş mıydı, hedef mi oldu, yoksa zamanla mı eridi… bilinmiyor ama hâlâ efsane. Bu arada burdu British müzesinde sergilenmektedir.

Giza’nın kavurucu sıcağında Sfenks’e bakarken, bir yandan bu dev heykelin hangi amaçla yapıldığını sorguluyor insan. Koruyucu muydu, kutsal mıydı, yoksa tamamen estetik kaygıyla mı dikildi? Kesin cevaplar yok ama bir şey çok net: Giza’ya gelmişken Sfenks’in gölgesinde durmadan gitmek olmaz. Çünkü burası sadece fotoğraf karesi değil, aynı zamanda binlerce yıllık bir bilmece.

2 SAKKARA BÖLGESİ

Sakkara, Giza’daki görkemli piramitlerin gölgesinde kalmış gibi görünse de aslında antik Mısır’ın ilk büyük mimari denemelerinin hayat bulduğu, zamanın başladığı yer adeta. Burada yer alan Basamaklı Piramit, sadece bir kral mezarı değil, aynı zamanda devasa piramitlerin doğuşuna öncülük eden bir devrim. Sakkara, yalnızca bir mezarlık değil; binlerce yıllık tarihiyle yaşayan bir açık hava müzesi. Her taşında, her duvarında geçmişin fısıltıları gizli. Burası, piramitlerin ötesindeki Mısır’ı görmek isteyenlerin mutlaka uğraması gereken bir başka antik dünya.

5 BASAMAKLI PİRAMİT

Piramit deyince aklımıza hep o üçgen hatlı, kusursuz görünümlü dev yapılar gelir ya… işte Basamaklı Piramit bu kalıbı biraz bozuyor ama tarihsel açıdan hepsine abilik yapıyor. Çünkü burası Mısır’ın ilk piramidi. Evet, yanlış duymadın. Bugünkü tüm o “mükemmel” piramitlerin ilham kaynağı olan yapı bu.

Sakkara Nekropolü içinde yer alıyor ve firavun Djoser için yapılmış. M.Ö. 27. yüzyıla kadar uzanıyor tarihi – yani neredeyse 4700 yaşında! Mimarı kim dersen, Mısır tarihinin belki de en ünlü ismi: İmhotep. Hani bazı insanlar her işe yarar ya; adam hem mimar, hem hekim, hem rahip… bir nevi antik çağın “her şeyi ben yaparım”cılarından.

Şimdi gelelim yapıya: Altı basamaktan oluşan, yukarıya doğru daralan bir yapı düşün. Yani bildiğin “piramit” formu henüz burada yok. Ama bu haliyle bile oldukça etkileyici çünkü zamanına göre devrim niteliğinde bir tasarım. Daha önce firavunlar mastaba dediğimiz dikdörtgen mezarlarda gömülürken, İmhotep demiş ki: “Neden üst üste koyalım da gökyüzüne uzanalım?” İşte bu vizyon Basamaklı Piramit’in ortaya çıkmasına sebep olmuş.

Şunu da eklemeden geçmeyeyim: Buraya geldiğinde sadece piramit değil, çevresindeki kompleks yapıları da göreceksin. Avlular, tören alanları, duvarlar… Koca bir mezar şehri adeta. Hatta bazı yerlerde “ilk taş mimari kompleks” unvanını taşıdığı bile söyleniyor.

Yani kısaca, Giza’daki klasik üçlüden önce Mısır’da devrim yapan, yolu açan, tarih kitaplarının baş köşesine oturan yapı burası. Sakkara’yı ziyaret ettiğinde “aaa bu muymuş?” deme; çünkü o gördüğün basamaklar aslında piramit tarihinin ilk basamağı.

6 KOBRA DUVARI

Sakkara’ya adım attığınızda sizi ilk selamlayan şey devasa Basamaklı Piramit olabilir ama durun bir saniye… Hemen yanı başında gizli kalmış bir şaheser var: Kobra Duvarı! Evet evet, yanlış duymadınız. Bildiğiniz kobra yılanları, taşlara oyulmuş ve binlerce yıldır orada size dik dik bakıyorlar. Gerçekten biraz “Ne bakıyon?” havası var üzerlerinde.

Bu duvar, Eski Mısır mimarisinin sadece devasa yapılarla değil, detaylarda da ne kadar özenli olduğunu gösteren harika bir örnek. Üzerine işlenmiş kobra figürleri, Antik Mısır’da kraliyet ve koruma gücünün simgesi olan “uraeus” adı verilen kutsal yılanı temsil ediyor. Yani bu taş kobralar sadece dekor değil, aynı zamanda firavunun ilahi gücünü ve koruyuculuğunu sembolize ediyor. Tabiri caizse “Firavunun bodyguardları”…

Duvarın bulunduğu yer de boşuna seçilmiş değil. Djéser’in Mezarlık Kompleksi içinde yer alan bu detay, aslında o dönemde ritüellerin geçtiği, kutsal alanlara girilen bölümleri koruma altına alan sembolik bir hat. Hem estetik, hem de spiritüel bir anlam taşıyor.

7 KIRMIZI PİRAMİT

Giza’daki o kalabalık, turist koşturmacası, selfie çubukları junglı yok burada. Tam tersi: huzur, hafif bir rüzgar ve tarih kokusu… Burası Dahşur bölgesinde yer alan ve Sneferu’nun (evet, Keops’un babası olur kendisi) yaptırdığı Kırmızı Piramit. Adını dışındaki kırmızımsı kalker taşlarından alıyor ama işin ilginç yanı, bu piramit Mısır’ın ilk “gerçek” piramidi olarak geçiyor. Yani şekil olarak bugün bildiğimiz klasik üçgen piramit formunun ilk başarılı denemesi.

Öncesinde Sneferu, Meidum’da bir piramit yapmış ama o biraz çöküyor. Sonra Eğik Piramit geliyor, eğimli açısı nedeniyle o da ‘Hmm olmadı sanki’ diye bırakılıyor. Sonra geliyor bizim Kırmızı Piramit: hem yapısal olarak sağlam, hem de görünüm olarak “olmuş bu” dedirten türden.

Yaklaşık 105 metre yüksekliğe sahip ve Giza’daki devlerle yarışamasa da, sessizliği ve ihtişamıyla kalbinizi kazanıyor. İçine girmek isteyenler için küçük bir tüyom var: Giriş kapısı baya yukarıda ve içerisi ciddi anlamda dar ve sıcak. Yani hem kardiyo hem sauna bir arada. Ama içerideki sessizlik ve tavan mimarisi… Gerçekten büyüleyici!

8 SİYAH PİRAMİT

Geldik Mısır’ın “gotik ruhlu” yapısına… Şaka değil, gerçekten de kasvetli bir havası var bu piramidin. Adı üstünde: Siyah Piramit. Ama bu ismi renk olarak değil, kaderiyle de hak ediyor diyebiliriz. Piramit, Orta Krallık döneminde, 12. hanedandan I. Amenemhat tarafından yaptırılmış. Yani Keops-Kefren zamanından yüzlerce yıl sonra, ama hâlâ piramit aşkı bitmemiş.

Bu piramitin en çarpıcı yanı, günümüze sağlam bir şekilde ulaşamamış olması. Çünkü dışı taşla kaplanmamış. Yapımında ağırlıklı olarak çamur tuğla kullanılmış ve zamanla hem doğa şartları hem de yapı malzemesi yüzünden büyük hasar görmüş. Üzerine bir de Nil’in taşkınları eklenince, piramit biraz “çökme” moduna geçmiş. Bugün gittiğinizde daha çok piramit kalıntısı gibi duruyor ama yine de etkileyici.

Yapının iskeleti hâlâ görünüyor ve uzaktan bakınca o meşhur üçgen formunu hâlâ hissettirebiliyor. Adeta “Ben de bir zamanlar yıkılmadım ayaktaydım” diyor.

Ayrıca burası, kraliçeye ait odaların da ilk kez yer aldığı piramitlerden biri. Hem kral hem de eşi için özel odalar düşünülmüş. Yani o dönemde kadınlara verilen önemin mimariye de yansıdığını görmek oldukça hoş.

SON SÖZ: TAŞLARIN DİLİ VARSA, BURADA KONUŞUYORLAR

Giza ve çevresi sadece taş bloklardan ibaret değil; binlerce yıl öncesinden bugüne uzanan birer zaman kapsülü gibi. Her piramit, her heykel, her mezar; “Ben buradaydım” diyen bir medeniyetin sessiz çığlığı. Eğer yolun bir gün Mısır’a düşerse, bu eşsiz topraklarda adım attığın her kum tanesinin sana bir şeyler anlatmaya çalıştığını fark edeceksin. Çünkü burada zaman durmuş değil, sadece başka bir dille akıyor. Şimdiden kulak kabartmaya başla!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

ÖZET

Sabah piramitler manzaralı kahvaltı yapmak isterseniz bölgede konaklama yapılabilir. Ama haricinde bölgede kalmanız gereken bir durum yok. Kahire merkez her zaman daha iyi. Bir günde tüm bölgeyi doya doya gezebilirsiniz.

ŞEHİR PUANLARI

Tarihi Güzellikleri
Doğal Harikaları
Lokal Yemek Lezzetleri

EN SON EKLENELER

BAĞLANTIDA KALIN

591BeğenenlerBeğen
5,376TakipçilerTakip Et
3,460AboneAbone Ol
Sabah piramitler manzaralı kahvaltı yapmak isterseniz bölgede konaklama yapılabilir. Ama haricinde bölgede kalmanız gereken bir durum yok. Kahire merkez her zaman daha iyi. Bir günde tüm bölgeyi doya doya gezebilirsiniz.Gize Gezi Rehberi